Kuala Lumpur, Malezya, Seyahatimiz

Yazar: Yasemin Soysal

Kuala Lumpur Malezyanın başkentidir ayrıca en kalabalık şehridir. Kuala Lumpur’da çoğunlukta olan Malayların dışında yoğun olarak Çinli ve Hintli nüfus bulunmaktadır. Kuala Lumpur’da tropikal iklim egemendir. Şehirdeki nem oranı çok yüksektir. Kuala Lumpur’u ziyaret edecekler için en uygun dönem yaz ve kış aylarıdır.

Malezyaya Nepal seyahatimiz bittikten sonra geçmiştik. Nepal ve Everest yolculuğumuzda inanılmaz deneyimler yaşamıştık. Nepal’den alacağımızı almış, görmek istediklerimizi bitirmiştik. Artık Malezya yolculuğu için hazırdık, tabi ki başımıza geleceklerden habersiz.

Kuala Lumpur havalimanında nasıl kaldık?

Şimdi Ali’nin arkadaşının yaşadığı ve Ali’yi ısrarla çağıran arkadaşını görmeye gidecektik. Malezya bizi bekliyordu. Tabii cebimizde azıcık paramız vardı ve elimizde bir rota yoktu. Başka bir ülkeye gider gibi değildik çünkü havalimanından bizi Ali’nin arkadaşı alacaktı. Bu yüzden tek düşündüğümüz uçak biletini alıp Malezya’ya gitmekti.

Böyle arkadaş olmaz olsun!

Tabii yaşımızın genç oluşunu da hesaba katarsak arkadaşının yan çizip Malezya havalimanından bile bizi almaya gelmeyeceği gibi bir olasılık zihinlerimizde yoktu. İşte büyürken deneyimler böyle elde ediliyor. Çantalarla saatlerce Malezya havalimanında bekleyip kimsenin bize almaya gelmediğini söylesem?! Sonrasında başımıza gelenleri bilmek ister misiniz? Hadi, Malezya yolculuğunu anlatayım size…

Nepal’den Malezya Kuala Lumpur Yolculuğuna

Nepal’deyken 3 gün sonrası için Malezya uçak bileti almıştık. Valizlerimizi ve Nepal Katmandu’dan aldığımız hediyelik eşyalarımızı güzelce toplayıp havalimanının yolunu tuttuk. Çok keyifli bir yolculuk yaptıktan sonra Malezya’ya indik. Nepal’de ki o Hindistan toprakları hissinden Uzak Doğu hissine geçiş yapmıştık. Malezya havalimanında her şey egzotik ve farklı kokuyordu. Yine farklı bir ülke ve o ülkenin farklı kokusu vardı.

Havalimanında valizlerimizi aldık ve beklemeye başladık. İlk yarım saat sorun yoktu. Ali’yle sohbet ediyor etrafımızı inceliyorduk ama kırk beş dakika sonra keyfimiz kaçmaya başlamıştı. Bizi almaya gelecek çocuğun telefonu kapalıydı.

Bu kadar da saf olunmaz.

‘Metrodadır, çekmiyordur, tünelden geçiyordur’, gibi bahaneler uyduruyorduk kendimize fakat aradan bir saat geçince hiç normal bir durum olmadığına karar verdik ve bir buçuk saatin sonunda ekildiğimizi anladık.

Akşam üstüydü ve birkaç saat sonra hava kararmaya başlayacaktı. Havalimanında durmuş birbirimize bakıyorduk. Şimdi ne yapacaktık? Malezya’da nereye gidilir, nerede kalınır, hiçbir fikrimiz yoktu. Ayrıca elimizde anında internete bağlanabileceğimiz cep telefonları da yoktu. Aklımızda bir rota olsa en azından bir metroya binecek ve gidecektik. Şimdi nerden başlayacağımızı bilmiyorduk.

Malezya, Kuala Lumpur havalimanına ineli saatler olmuştu!

Sonra birden aklıma bir fikir geldi. Havalimanının üst katındaki kitapçı gözüme ilişti. Orada seyahat kitapları olmalıydı, özellikle Lonley Planet. O dönem yolculuklar için muhakkak başvurduğum bir kitaptı, Lonely Planet. Her bütçeye uygun konaklama, yeme içme ve gezme seçenekleri ile dolu bir kitaptı. Koşarak kitapçıya çıktık, valizleri bir kenara bıraktık ve yere oturduk. Paramız kısıtlıydı ve kitap çok pahalıydı, bu yüzden kitaptan yardım alıp gideceğimiz yerleri ve rotaları bir kâğıda yazmaya karar verdik.

İngilizcemiz çok iyi değildi ve kitap İngilizce yazılmıştı her şeyi mükemmel bir şekilde anlamıyorduk. Yine de otel ve restoran konusunda ya da adresler konusunda bir fikrimiz oluyordu. Önce kitabın konaklama kısmını açtık ve en düşük konaklama seçenekleri içerisinden en popüler olanları not aldık. Tabii adreslerin hangisi merkeziydi, hiçbir fikrimiz yoktu. Sonrasında gidilecek ve yemek yenilecek yerler konusunda notlar almaya başladık. İşte o noktada gördük ki içlerinden bazıları çok popülerdi. Merkezi olan ve aslında birçok yere yakın olan pansiyonlar bizim için daha doğru olacaktı. İşte o zaman yanlarına bir yıldız koyduk ve oraya nasıl gidebileceğimizi araştırdık.

Havalimanında kime sorsak metroyla gitmenin çok daha rahat ve ekonomik olacağını öğrendik. Valizlerimiz yürüyüş için uygun değildi ama yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Bir saat yerde oturduktan sonra derin bir nefes aldık ve havalimanının kapısına doğru çok daha öz güvenli ama bir taraftan korkak bir şekilde yol aldık. Metroya yürüdük ve sonrasında merkeze doğru yol almaya başladık. Pansiyon seçimimizi de metroya yakın ama merkezde olabilecek üç tanesini seçerek başladık.

Kuala Lumpur’da garip bir hostele geldik.

Metrodan indikten sonra yürümek bizi biraz zorladı ama bedenimizdeki adrenalin sayesinde yine de gücümüz yerimizdeydi. Hava kararmaya başlamıştı. Diğer pansiyonlara yürüyerek gidip bakmanın imkânsız olduğuna karar verip en merkezi olana doğru yürüdük. Aslında sempatik ama bir taraftan da garip bir hostele geldik. Kapıda bizi bir travesti karşıladı. Odalar çok küçük ve penceresizdi.

Odaların camları bu küçük koridora bakıyor. İçeriye hiç güneş ışığı girmiyor. Aslında sadece uyumak için kullanılabilecek bir yer.

Tanrım, bu filmi bir yerden tanıyorduk. Nepal’e indiğimizde de aynı şeyleri yaşamamış mıydık? Yine bilinmez bir korku bedenimi sardı. Malezya’da seçtiğimiz hostelin odaları filimlerde gördüğümüz hapisane hücrelerini andırıyordu. Anksiyetem artmaya başlamıştı.

Tanrım Kuala Lumpur’a gelip gerçekten burada mı kalacaktık?

Küçük bir hücre hapishanesi gibiydi çünkü odaların kenarlarında demir parmaklıklar vardı. Ayrıca hostel bir saatten sonra kepenkleri indiriyordu. Başka bir çaremiz yoktu. Burada kalacaktık. İlk bir saat dehşet hissediyorduk ama sonrasında bir sürü turistin burada kaldığını, hava alınabilecek tatlı bir terası, sevecen maymunlar ve çalışanlar olduğunu görünce bir anda rahatladık. Hem çaresiz hem de aslında güzel bir çözüm bulmuş olmanın rahatlaması vardı.

Malezya günlerimiz için hazırdık. Hâlâ Ali’nin arkadaşına ulaşmaya çalışıyorduk. Ertesi sabahta ulaşamayınca artık ondan tamamen ümidimizi kestik. Üç ya da dört gün sonra saçma bir bahane ile karşımıza çıktı ama artık ona ihtiyacımız yoktu.

Terasa çıkıp bir bira içmenin ve yaşadıklarımızı bir kenara bırakıp rahatlamanın en doğrusu olduğuna karar verdik. Valizler odada, biz merkezde, kepenkler kapanmış, çatıda samimi bir çalışanın ikram ettiği birayı içiyorduk. Garip ama seratoninin ne zaman hayatınıza geleceğini tahmin edemiyorsunuz. İşte biranın verdiği rahatlama duygusuyla birlikte Malezya’yı yarın keşfedecektik.

İşte o zaman kendimi bir gezgin gibi hissettim.

Ertesi gün Ali’yle çok büyük olmayan ama ayrı yerlere gitmeye karar verdiğimiz cinsten bir kavga ettik. Zaten o saate kadar bunca gerginlikle nasıl kavga etmediğimize şaşıyorum. Kavganın sonunda dağıldık. Elimde bir miktar para vardı o kadar.  Zaten şehirde gezerken pasaportumu yanıma almıyordum. Telefon da bir işe yaramayacaktı. Bilmediğim bir ülkede cebimde bir miktar para ve fotoğraf makinesiyle dolaşıyordum. İşte o zaman kendimi bir gezgin gibi hissettim.

Kuala Lumpur‘da Hop On Hop Off Otobüsleri

Hop On Hop Off otobüsleri işte o zaman keşfetmiştim.

Seyahatlerimde sıklıkla başvurduğum ve gezinin konforunu değiştiren, her ülkede genellikle olan in&bin otobüsler bunlar. Hop On Hop Off otobüsler, belirli güzergâhlar içerisinde bir çember çizer ve siz nerede inmek isterseniz inersiniz. Gezer ve sonrasında kaldığınız yerden arkadan gelen diğer otobüse binersiniz. Otobüsün güzergâhı o şehirdeki en popüler ve görülmeye değer yerlerdir. Tabiki otobüsten indikten sonra orada ne kadar zaman geçireceğinizi siz belirlersiniz.

Her ülkeye göre otobüslerin kalkış ve bitiş saatleri değişiklik gösterse de Hop On Hop Off (in&bin) otobüsler genelde sabah 08.00-akşam 21.00 saatleri arasında çalışmaktadır. Otobüsün gittiği yerlerin açılış saatleri çok daha geç ya da erkense ona göre değişiklik olacaktır.

Hop On Hop Off! Kuala Lumpur

Gittiğiniz ülkede gerçek anlamda bir turistseniz ve bir turla gitmediyseniz bu otobüsler hayatınızı kurtarabilir. O gününüzü planlı programlı geçirmenizi sağlar. Gittiğiniz ülkede ulaşım pahalıysa ve gidilecek, görülecek yerler arasında mesafe varsa işte o zaman Hop On Hop Off otobüsler hem zaman hem de maliyet açısından sizi avantajlı bir duruma getirir.

Ayrıca otobüsün içerisinde sesli bir anlatım olanağı vardır. Gittiğiniz yerlerin özelliklerini, tarihini bu şekilde öğrenebilirsiniz. Kulağınıza taktığınız kulaklık bir sonraki otobüsün durağı ile ilgili size bilgi verecektir. Genellikle in&bin otobüslerde birkaç dil seçeneği mevcuttur. Sizin için hangi dil daha kolay ve anlaşılabilirse onu seçebilirsiniz.

O gün özgürce kimseye ihtiyacım olmadan gezebileceğimi, çanta bile taşımadan hayatı keşfedebileceğimi öğrenmiştim. Otobüste elime verdikleri broşürle istediğim yerde iniyor, öğreniyor ve tekrar otobüse biniyordum. Aslında harika bir İngilizcem yoktu. Olmayan bu İngilizcem ile bunları yapabiliyor olmak öz güvenimi ayrıca artırmıştı. Mikrofonla gittiğimiz yerler ile ilgili ara ara İngilizce bilgi veriliyordu ama çok fazla anlamadığım için elimdeki broşürden resimleri ve yazıları incelemek daha kolayıma geliyordu.

Akşama doğru Kuala Lumpur şehri bir anda gözümde küçülmüştü ve kendimi tanıdık bir şehirdeymişim gibi hissettiriyordu. Heyecanla Ali’nin yanına döndüm. Ona keşfettiğim bu yolu anlatmalıydım. Otobüsle her yeri görememiştim ama ertesi gün Ali’yle tekrar aynı yolla Kuala Lumpur’u keşfetmeye karar verdik.

Kuala Lumpur’u Keşfediyoruz.

Pandemiden sonra bu otobüs sürelerinin aynı olmadığını birçok yerde duydum. Yeterli turist olmadığında 20 dakikalık bekleme süreleri bir saate çıkabiliyormuş. Böyle bir tur yapmadan önce internetten kısa bir araştırma yapmanızı tavsiye ederim ya da gittiğiniz ülkede otobüs biletini almadan önce ayrıntılı bilgi edinmeyi unutmayın.

Size kısaca Malezya ve Kuala Lumpur’dan bahsetmek istiyorum:

Kuala Lumpur’da Görmeden Dönmemeniz Gereken Yerler

Güney Asya bölgesinin tam anlamıyla merkezine konumlanan Malezya; renkli yapısı, yeme içme kültürü, modern şehirleri ve egzotik atmosferiyle son dönemlerde ilgi uyandıran bir ülke durumunda. Zengin kültürel mirasını günümüze dek koruyabilen bu özel ülke, modern yaşamın izleriyle geleneksel kalıpları bir denge içinde tutuyor.

Güney Asya’nın son dönemde en fazla ziyaretçi çeken ülkesi olan Malezya’da başta Kuala Lumpur olmak üzere pek çok özgün şehre tanıklık edebilir, Hop on Hop of fotobüsleriyle sıra dışı bir gezi deneyimi yaşayabilir, heyecan verici adaları ziyaret edebilir ve elbette inanılmaz Uzak Doğu lezzetlerini bizzat yerinde tadabilirsiniz.

Malezya’ya geldiğinizde görmeden dönmemeniz gereken yerleri sizler için bir araya getirdim.

Kuala Lumpur

Malezya, Güney Asya bölgesinin en rahat ve en güvenli ülkelerinin başında geliyor. Metropol yaşamının tüm izlerini bulabileceğiniz başkent Kuala Lumpur, gezinizin ilk ve en yoğun durağı olacaktır. Turizm altyapısına uygun detayların planlandığı, ancak öte yandan da vahşi doğanın da somut izlerini görebileceğiniz bu fantastik şehirde Malaylar, Çinliler ve Hintliler ağırlıkta. Elbette yemek kültürünün bu kadar zengin olmasında da bu etnik yapının rolü yadsınamaz.

Başkent Kuala Lumpur’da her sokak başında leziz baharat kokularıyla karşılaşabilirsiniz. Her an için karşınıza çıkabilecek bu enfes, sıcak sokak lezzetlerini es geçmeyin. Öte yandan bu canlı ve her an yaşayan şehrin ara sokaklarından sanatın da eksilmediğini belirtebiliriz. Grafiti çalışmaları, danslar, sokak şarkıcıları vs. Kuala Lumpur şehrinde ara sokaklara hayat katar. Kuala Lumpur’un birbiriyle tamamen zıt olan iki ayrı sosyolojik yapısına Petronas Kuleleri’nde ve Chinatown bölgelerinde tanıklık edebilirsiniz.

Petronas Kuleleri yakın zaman öncesine kadar dünyanın en yüksek binaları olarak geçiyordu. Chinatown bölgesinde ise sokak lezzetleri, ilginç eğlence mekânları ve gösterişsiz yapısıyla sizi bambaşka bir atmosfer karşılar.  Kuala Lumpur yeşilliklerin ve vahşi doğanın içinde konumlanan gökdelenlerle ilginç ve ironik bir durum yaratıyor.

2 milyona yakın nüfusu olan başkentin adı, yerel dilde “Çamurlu Kavşak” anlamına geliyor. 200 sene öncesinde sakin ve mütevazi bir kasaba olan Kuala Lumpur’da bugün Batu Caves, KLCC Park, KL Tower, Old Town, Central Market ve Ulusal Malezya Müzesi gibi yerleri ziyaret edebilirsiniz.

Kuala Lumpur’a geldiğinizde görmeden dönmemeniz gereken yerleri

sizler için bir araya getirdim.

Kuala Lumpur: Petronas İkiz Kuleleri

Kuala Lumpur: Batu Caves

Menara Kuala Lumpur

Central Market

Chinatown

Thean Hou Temple

Little İndia

Kuş Parkı

Bukit Bintang

Masjid Jamek

İslamic Art Museum

Sultan Abdulsamet Binası

Sri Mahamariamman Tapınağı

Jalan Alor

Butterfly Park

National mosque of malaysia

Suria KLCC

KLCC Akvaryum

Sunway Lagoon Tema Parkı

Malezya’da kısıtlı zamanımız ve paramız olduğu için Kuala Lumpur’un dışına çıkamadık. Fakat Malezya’ya gelmişken bu bölgeleri de görmek isteyebilirsiniz. Kısa başlıklar altında birkaçını paylaşıyorum.

Kuala Lumpur dışına çıkmak isterseniz;

Melaka

Melaka bölgesi sömürge döneminden önce krallığın başkenti olarak geçmektedir. Hindistan, İngiltere, Portekiz gibi ülkelerin belli dönemlerde burada hâkimiyet kurması, farklı mimari esintilerin bir arada olmasını sağlıyor. UNESCO tarafından da Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Maleka’da Mesih Kilisesi, Jonker Caddesi ve Cheng Hoon Teng Tapınağı gibi özel yerleri gezi listenize dahil edebilirsiniz.

Cameron Highlands

Cameron Highlands için genellikle Karadeniz benzetmesi yapılır. Buraya geldiğiniz ve doğasına tanıklık ettiğiniz zaman bu benzetmeye fazlasıyla hak vereceksiniz. Başkente 200 km uzaklıkta bulunan bölge, yaklaşık olarak 100 sene önce İngilizler tarafından keşfedilmiştir. Ülkenin en büyük çay ve çiçek üretimine de ev sahipliği yapan Cameron Highlands, ziyaretçilerini yağmur ormanlarına ait gizem dolu yürüyüş rotalarıyla karşılıyor.

Penang Adası

Malezya’nın kuzey kısmında yer alan Penang Adası, “ölmeden önce görülmesi gereken adalar” benzeri listelerde her daim kendine yer bulmaktadır. Şehirden uzaklaşmak ve Malezya’nın bakir doğasını keşfetmek isteyenler için ideal bir kaçamak olan bu ada ile merkez arasında ülkenin en uzun köprüsü yer alıyor.

Budist tapınaklarından oluşan büyük kompleks, özellikle bölgeyi din turizminde de önemli bir yere taşıyor. Langkawi Adası, Borneo Adası, Tioman Adası, Redang Adası ve Perhentian Adası ise ülkede görülmeye değer adalar arasında bulunuyor.

Malezya yolculuğumuz aslında turistik bir seyahatten çok kendimizi, benliğimizi ve potansiyelimizi keşfettiğimiz bir yolculuk oldu. İran’dan yola çıktığımız kişiler değildik artık. Dönüş yolculuğunda çok değiştiğimizi hissedebiliyorduk.

Türkiye’den çıktığım yolculuğum İran, Nepal, Everest, Malezya tekrar İran ve Türkiye şeklindeydi. Öyle şeyler yaşamıştım ki büyüdüğümü hissettim. Büyümekten ziyade hayata bakışım değişti.

Malezya havalimanında her ülkeden topladığımız anılar ve hediyelik eşyalarla valizlerimiz o kadar artmıştı ki bunları nasıl taşıyacağımızı düşünüyorduk. Malezya’da öyle hâllere düşmüştük ki insanın parasız, kimliksiz, tek başına da her şartta mutlu olabileceğini öğrendik. İşte o rahatlık, havalimanında hissediliyordu. Elimizde meyvelerimiz, arkamızda taşıyamayacağımız valizlerimiz, son paramızla aldığımız uçak bileti sonrasında cebimizde olmayan paralarla çok mutluyduk. O havalimanında saatlerce gülmemi, neşemi hiçbir zaman unutamayacağım.

Değişmek istiyorsan seyahate çık…

Benzer Yazılar