Paris, Fransa’nın başkenti. Eiffel Kulesi, Şanzelize Bulvarı & Zafer Takı, Louvre Müzesi, Sen Nehri Paris’te gezilecek yerlerden sadece bir kısmı. Paris’ten mi bahsediyoruz? O zaman öyle bir yer hayal edin ki romantizmin ve sanatın şehri dediğinizde aklınıza ilk orası gelsin. Evet doğru tahmin ettiniz. Orası Paris. Büyüleyici ambiyansı, eşsiz mimari yapıları, kendine has mutfak kültürüyle Paris, her yıl dünyanın dört bir yanından milyonlarca misafir ağırlıyor.
Rüyalar Şehri Paris İçin Nihai Gezi Rehberiniz
Dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olarak da öne çıkan Paris, ziyaretçilerine unutamayacakları bir turistik deneyim vaat ediyor. Bu noktada yazı genelinde size Paris’ten ayrılmadan önce muhakkak ziyaret etmeniz gereken yerlerden bahsedeceğim. İşte rüyaları andıran bir Paris seyahati için nihai gezi rehberiniz.
Çocukla Avrupa Tren Yolculuğu
Çocukla seyahat etmeyi gözünde büyüten ebeveynler için harika bir yazı olacağını düşünüyorum. Melisa daha 3 yaşlarında pusette meme emerken Avrupa’nın bir kısmını trenle dolaşmaya karar verdik. Aslında seyahatleri çok seven ben ve ailem doğumdan sonra eski hızımızı kaybetmiştik. Yine seyahat ediyor ama daha çok kısa soluklu yolculuklar yapıyorduk. Mesela Gürcistan’a gidiyor ve geri dönüyorduk. Fakat çocuktan önce bizim çok daha ilginç seyahatler yaptığımızı düşünürseniz bunlar bizi hiç kesmiyordu. Mesela annem, babam ve benim trenle Hindistan turu yapmamız gibi… Benim ölü yakma törenleri için Nepal’e gitmem ve ardından Everest yolculuğuna girişmem gibi. Tüm bunlardan sonra kalkıp bir ülkeye gidip sıradan bir rota ile Türkiye’ye dönmek aynı zevki vermemişti. Bu yüzden biz de melisa daha 3 yaşını doldurmadan trenle Paris, Brüksel, Brugge ve Amsterdam’a uzanan uzun soluklu bir seyahat yapmayı planladık.
Bu yolculuğun altından alnımızın akıyla kalkabilecek miydik emin değildim. Ama denemeye değerdi. Melisayı el bebek gül bebek büyütmediğimiz için seyahatlerde bize hiç zorluk çıkarmıyordu. Aslına bakarsanız böyle yetiştiği için her şey ona doğal geliyordu. Trenin ya da uçağın bir koltuğunda rahatlıkla uyuyabilir ve herhangi bir yemek kabından yemek yiyebilirdi. İlla renkli çocuk kapları ve cicili biçili yatak örtüsü takımları olmak zorunda değildi.
Öncesinde yaptığımız bir hazırlık sonrası yola çıkmaya karar verdik. Gideceğimiz rotaları önceden belirledik. Trenlerin rahatlığından, ulaşım kolaylıklarına, bilet fiyatlarından kalacağımız otellere kadar birkaç ay süren bir araştırma sonrası rotamızı belirlemiştik. Bana sorarsanız seyahatlerin en güzel yanı aylar öncesinde yapılan bu araştırmalar. İnternette siteler arasında dolaşırken gördüğünüz farklı bir bilgiyi, yeri ve anı not etmek ve sonrasında sizin zevkinize uyan size özel bir yol çıkartmak. Bundan dolayı ben de yolculuklarımı yazıyor ve ayrıca çocuklarıyla birlikte seyahat etmek isteyenler için minik notlar bırakıyorum. Ülke ve gezilecek yerler arasında trenle özellikle seyahat rotalarını belirledim çünkü Melisa küçük olduğu için treninin beşik gibi sallanması güzel bir uyku uyuması açısından bir avantaj. Trenler sallandıkça çocuklar çok daha güzel uyuyor ve siz o seyahatten çok daha fazla keyif alıyorsunuz. Ayrıca bir çocuk sıkıldığında kalkıp rahatlıkla trenin içerisinde dolaşabiliyor.
İlk durağımız Paris…
Paris Bir Günde Nasıl Gezilir?
Kısa bir süreliğine Fransa’ya gidenler veya uzun uzadıya gezmeyi sevmeyenler için gelin hap gibi bir Paris turu yapalım. Öncelikle bu kadar turistik ve popüler bir şehrin her daim kalabalık olduğunu önemle hatırlatalım. Özellikle mayıs ayından eylül ayına kadar olan süreler arasında kalabalıktan pek hoşlanmayanlar, bu özel şehre gitmeyi tercih etmeyebilirler. Nisan ayı ve ekim ayları arasında ise Paris görece daha sakin olacaktır ancak Paris’in her daim ortalamanın üzerinde kalabalık bir şehir olduğunu unutmayalım. “Ne olursa olsun, zaten 1 günde gezmem gerekiyor” diyorsanız, o zaman Paris’te 24 saatte en hızlı biçimde neler yapabileceğinize gelin birlikte bakalım.
Paris’te Nerede Kaldık?
Paris’te çok tatlı bir Guesthouse’da kaldık. Eski tarzda döşenmiş odası ve yeşilliklere açılan küçük bir balkonu vardı. Kendinizi turist gibi değil de Paris’te yaşayan biri gibi düşünmenizi sağlıyordu. Tüm gün kilometrelerce yol yürüdükten sonra eve dönüş yolunda market alışverişi yapıyorduk. Yere kadar pencereleri olan evimizde makarnamızı, salatamızı yapıyor ve pencerenin oyuğunda kırmızı şarabı içerken Paris sokaklarından gelen geçene bakıyorduk. Paris’i gerçek anlamda yaşamak istiyorsanız bir otel odasından ziyade eski Paris hissini yaşatan bir evde kalmanızı şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca çocuğunuz için çeşitli yemekler pişirebilir rahatlıkla mamasını hazırlayabilirsiniz. Aynı ortamı bir otel odası size vermeyecektir. Biz odayı tutarken çocuklara uygun yazıyor olması bir şanstı çünkü evde çocuklar için oyuncak bırakmışlardı.
Hızlanmak İçin Önce Paris’teki Ulaşımı Anlayalım
Aslında Paris, ortalama 4 gün gibi bir sürede gezilecek bir şehir. Paris şehrini gezmek adına sadece bir gününüz varsa, o hâlde ulaşımın nasıl gerçekleştiğini öğrenmek sizin için çok önemli olacaktır. Uçakla eğer Paris’e gidiyorsanız “Charles de Gaulle” veya “Orly” havalimanlarından birine ineceksiniz. Buradan metro ya da trene karşılık gelen RER isimli toplu taşıma aracını kullanarak merkeze gelebilirsiniz. Taksi kullanmak ise biraz pahalı bir seçenek olabilir. RER haricinde otobüs de kullanabileceğiniz seçenekler arasındadır. Ulaşım için en iyi seçenek metro gibi duruyor. Bir günlüğüne de gitmiş olsanız kalacaksanız, kalacağınız yeri metro güzergahına göre de tercih edebilirsiniz.
Paris ulaşım olarak kolay bir şehirdir. Tüm görülecek yerler birbirine yürüme mesafesinde olduğu için rahatlıkla yürüyerek tüm şehri keşfedebilirsiniz. Yollar düzgün ve engebesiz olduğu için pusetle dolaşmanıza olanak sağlar. Çocuğunuz uyurken siz rahatlıkla tüm şehri keşfedebilir yorulduğunuzda caddeyi gören bir kafeye oturup bilgisayarınızı açabilirsiniz. Ya da eşinizle bir kadeh içmek için harika bir fırsat yakalayabilirsiniz. Bu anlamda Paris bir cennettir. Günün herhangi bir saatinde caddeyi gören bir kafeden insanların sohbet edip bir şeyler içtiğini göreceksiniz. Sanki her zaman happy hour.
Paris’in Büyüleyici Atmosferini Deneyimlemek İçin Muhakkak Gezilmesi Gereken Yerler
Söz konusu yer Paris ise orayı birkaç paragrafa sığdırmayı beklemek tuhaf olur. Bu noktada Paris’i hissedebileceğiniz, size orada bulunma arzusu uyandıracak bir yazı kaleme almak istedim. O yüzden detaylı ve hassasça hazırladığım bir liste üzerinden ilerleyeceğim. İşte Paris’i ziyaret edenlerin dönmeden önce muhakkak görmeleri gereken yerler:
Paris Büyük, Zaman Kısıtlı, Haydi Başlayalım
Eiffel Kulesi
Böyle bir liste hazırlayıp listenin başına da Eiffel kulesini koymamak olmazdı. Adeta Paris’in sembolü olan Eiffel kulesi, şehirle özdeşleşmiş durumda. Bizim için en romantik ve güzel anlar Eyfel kulesinin altında olanlardı. Annem, babam, eşim ve kızımla hafızamda unutulmaz anlar bıraktı. Eyfel kulesinin yakın çevresinde turistik olmayan marketlerde harika mezeler ve sıcak makarnalar satılmaktadır. Şansınız varsa bunlardan birine denk gelebilirsiniz.
İşte bizde o marketlerden birinden harika soslu bir makarna ve Fransa’ya özgü mezelerden almıştık. Küçük boy kırmızı şarap ve plastik kadehlerimizle Eyfel kulesinin altında piknik yaptık. Zaten hava güzelse bir sürü insanın burada piknik yapıp yemek yediğini görebilirsiniz. Eyfel kulesinin arka tarafı inanılmaz geniş bir yeşil alana sahiptir. İnsanlar genellikle ön tarafında fotoğraf çekildiği için böyle bir alan pek görülmez. Ama orada çocuğunuzun özgürce koştuğu bir anda siz eşinizle ve ailenizle çok keyifli vakit geçirebilirsiniz. Hem de inanılmaz fotoğraf çekileceğinize eminim.
Zaten hepinizin bildiği bu anıtsal şaheseri cümle cümle anlatıp sizi yormayacağım ama şu tüyoyu vermeden de geçmek istemem. Paris’te Eyfel Kulesi’ni en güzel deneyimleyebileceğiniz mekan olan Les Ombres’a muhakkak uğrayın. Eşsiz bir Eiffel manzarasına sahip olan bu nadide restoranda/içkinizi kahvenizi yudumlarken Paris’in ruhunu tüm benliğinizle hissedebilirsiniz.
Uzun bilet sıralarında zaman kaybetmemek için biletinizi internetten almanız size müthiş hız kazandıracaktır. Böylelikle Eiffel Kulesi’ne hızlı şekilde çıkarsınız ve Paris’e yukarıdan bakma işini kolaylıkla gerçekleştirmiş olursunuz. Eiffel Kulesi’ni ziyaret ettikten sonra Seine Nehri’nin yanında olacağınızdan bot turları ile kenti gezebilirsiniz. Bu tur yaklaşık 1 saat sürüyor.
Sabah uyanır uyanmaz kendimizi sokaklara atıyorduk. Çünkü gidilecek ve görülecek çok yer vardı. Sabah sokaklar harika hamur işleri ile kokuyordu. Fırından yeni çıkmış Kuruvasanın kokusu sokağın başına kadar geliyordu. Biz de güne başlamadan güzel bir kahve, marketten aldığımız taze portakal suyu ve fırında ki sıcacık kuruvasanla kahvaltı ederdik. Zaten bir çocukla Paris’e gittiyseniz kuruvasana bayılacağına emin olabilirsiniz. Yanına da taze sıkılmış meyve suları içti mi bol enerjisiyle sizi yormaya hazır olacaktır.
Sen Nehri
Paris şehrinde muhakkak görmeniz gereken bir diğer konum ise Sen Nehri. Bölgedeki en önemli su yolu olan bu nehir, şehrin kalbinden akarak adeta Paris’in dokusunu deneyimlemenize olanak veriyor. Şehirdeki tüm mimari yapıları, tüm dokuyu ve doğal alanlarını gözlemleyebileceğiniz bir rotaya sahip olan bu nehirde özellikle akşam saati bir tekne turuna katılın. Bu sayede ışıldayan şehir Paris’i eşsiz bir manzarayla seyredebilecekseniz.
Şanzelize Bulvarı & Zafer Takı
Eğer nehirden değil karadan devam edeceğim derseniz yine meşhur Champs-Elysées yani Şanzelize’ye gidebilirsiniz. Bu en turistik merkezlerinden biri olan oldukça geniş yerde. Buraya gittiğinizde Arc de Triomphe yani Zafer Takı ve Concorde Meydanı’nı da görmüş olursunuz.
Alışveriş yapılacak yerlerden bahsetmişken şehrin adeta kalbi ve dünyanın en ünlü caddelerinden biri olarak da anılan Şanzelize’den bahsetmemek olmaz. Ünlü Fransız moda markalarının koleksiyon mağazalarına da ev sahipliği yapan Şanzelize Bulvarı, adeta modanın kalbinin attığı yer olarak biliniyor. Eiffel Kulesi’nden sonra şehrin en önemli ikinci sembolü olarak anılan Zafer Takı da bu cadde üzerinde. Şehrin tam merkezi olarak kabul edilen Charles de Gaulle meydanında bulunan Zafer Takı, şehrin mimarisini bütünleyen harika bir görsellikle Şanzelize Bulvarı’nın batı kanadında ziyaretçilerini bekliyor.
Şanzelize’de alışveriş yapabileceğiniz birçok seçenekte bulunmakta. Buradan yakınlarınıza veya kendinize ara sokaklara da girerek her çeşit ürünü alabilirsiniz. Eğer acıktıysanız Paris’in meşhur restoranları burada bulunmaktadır. Dünyaca ünlü Fransız yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.
Ayrıca belki çok para harcamak istemiyor da olabilirsiniz. Belki de küçük atıştırmalıklarla şehri dolaşmak isteyenlerden olabilirsiniz. İşte o zaman lezzetli sandviçler ve tatlılar sizi bekliyor.
Louvre Müzesi
Şanzelize’de yemek yiyip biraz dinlendikten sonra Tuileries Bahçeleri’nin içinden geçerek meşhur Louvre Müzesi‘ne yürüyerek gidebilirsiniz. Çok büyük bir müze olduğundan içerisine girip girmemek sizin tercihiniz. Kapısına kadar gelmişken içerisi girerseniz gezmenizin oldukça uzun süreceğini hatırlatmak isteriz.
Sanatın başkenti olarak da anılan Paris, kültür turizmi amacıyla şehri ziyaret edenler için birçok opsiyon sunuyor. Yüzlerce farklı müzenin yer aldığı şehir, aynı zamanda dünyanın en büyük müzesi olarak anılan Louvre’a da ev sahipliği yapıyor. Müzeler konusuna gelince Paris’te biraz daha disiplin ve düzen söz konusu. Londra’daki rahatlık ve çocuklara tanılan özgürlükler Paris’te çok olmasa da bir parça daha kontrollü. Belki bir müzede küçük çocuğunuzla kendinizi çok rahat hissetmeyebileceğinizi eklemek isterim.
Yaramaz ve her şeye dokunmak isteyen bir çocukla Paris müzelerini gezmek düşündürücü olabilir. Şehri ziyaret edenlerin en çok ilgi gösterdiği mekanlardan biri olan Louvre Müzesi, 350 binden fazla sanat eseriyle ziyaretçilerine unutamayacakları bir kültür deneyimi vaat ediyor. Ayrıca Mona Lisa tablosu gibi başyapıtların da bulunduğu Louvre’da birçok ünlü sanatçının eserlerini de yakından inceleyebilirsiniz.
Bunun yanı sıra müzeler şehri olarak anılan Paris’te muhakkak görmeniz gereken diğer müzeler ise şu şekilde:
- Picasso Müzesi
- Orsay Müzesi
- Pompidou Müzesi
- Louis Vuitton Müzesi
- Luxembourg Müzesi
- Les Arts Decoratifs Müzesi
- Escape Dali Müzesi
- Grand Palais Müzesi
- Petit Palais Müzesi
Sıraladığım müzelerden özellikle Les Arts Decoratifs, Louvre’dan sonra şehrin en popüler ikinci müzesi. Modern sanatlara dair sergilerin de sürekli olarak düzenlediği müzede; tasarım, reklamcılık, mobilya, dekorasyon gibi temalarda birçok sanat eserini incelemek mümkün. Aynı zamanda bu müzede Paris’e ruh veren tasarım ve mimari anlayışını da yakından deneyimleme şansı elde edeceksiniz.
Louvre Müzesi’sine girmediyseniz dışarıdaki cam piramidi gördükten sonra yürüyerek Notre Dame Katedrali’ni ziyaret edebilirsiniz. Burada da sıra beklemeniz olasıdır ancak bölge, Paris’in en çok ziyaret edilen turistik noktalarındadır. Ardından otobüs ile Opéra Garnier’ye gidebilirsiniz. Opéra Garnier yani Paris Opera binasının içerisini gezmek isteyebilirsiniz. Sonrasında ise buranın arkasındaki mağazalardan kendiniz ve sevdikleriniz için rahat rahat alışveriş yapabilirsiniz.
Galeries Lafayette
Paris’te alışveriş denince akla gelen ilk mekan şüphesiz şehrin ünlü alışveriş merkezi Galeries Lafayette. Burası öylesine büyüleyici bir mekan ki, kelimelerle tarif etmek imkansız. Adeta Michelangelo’nun Sistine Şapel’ini andıran biri mimari konsepte sahip olan bu yapı, alışveriş merkezinden ziyade bir Rönesans tapınağına benziyor. İçerisinde büyülenmemek mümkün değil. Bu sanatsal kubbenin altında birçok Fransız moda markasının ve dünya markalarının mağazalarını kolaylıkla bulabilirsiniz. En azından Paris’i size hatırlatacak Paris temalı bir tişört almadan Lafayette’den ayrılmamanızı tavsiye ediyorum.
Galeries Lafayette haricinde şehirde alışveriş yapabileceğiniz diğer mekanlar ise şu şekilde:
- Şanzelize Bulvarı
- Montaigne Bulvarı
- Le Printemps.
- Le Bon Marche.
- Place Vendôme.
- Rue Saint-Honoré
- Merci
Zamanı Ekonomik Kullandıysanız Biraz Daha Paris
En bilinen yerleri gezdikten sonra hâlâ zamanınız ve enerjiniz kaldıysa Montmartre Tepesi’ne gidebilirsiniz. Tepeye çıkmak için ulaşım aracı olarak finiküleri kullanabilirsiniz. Burası aynı zamanda “Ressamlar Tepesi” olarak da bilinmektedir. Portrenizi çizdirebilir, restoran ve kafelerde kalan vaktinizi geçirebilirsiniz. Buranın merkezi “Place du Tertre” olarak kabul edilir. Sacre Coeur Bazilikası’nı bölgede ücretsiz bir şekilde ziyaret edebilirsiniz ancak tepesine çıkmak için ücret alınmaktadır. Elbette bu son bölümde söylediğimiz destinasyonları, gezmek için zamanınız kalırsa tercih edebilirsiniz. Gitme şansı bulmanız durumunda bölgede fotoğraf açısından çok fazla seçenekle karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz.
Disneyland
Paris’te eğlenceyi kültür ve sanattan bağımsız düşünmek mümkün değil. Söz konusu şehir aynı zamanda sanatçılar şehri olarak anılıyorsa, buradaki eğlence anlayışının da sanatsal bir çerçeveye oturmasını bekliyorsunuz. Dünyanın en ünlü tema parkı olan Disneyland, ziyaretçilerine tam olarak böyle bir eğlence deneyimi vaat ediyor. Dünya üzerinde sadece 6 şehirde bulunan Disneyland konsepti, Paris’i ziyaret edenlerin en uğrak noktalarından biri. Burada masalsı bir atmosferde Disney karakterleriyle fotoğraf çekinebilir ve onlarca farklı tematik aktivitenin parçası olabilirsiniz.
Şimdi Trenle Brüksel’e geçme zamanı…